18 Yıl Önce Sivas’ta 10 Kısa Gün

by Azad Alik

Salih Canova

Bir tek kıyısını kavrayabildiğimiz denizin öyküleri yoktur” (Bilge Karasu)

Hollanda’da yaşayan Türkiye kökenli toplum için çalışmalar yürüten Opinie Vakfı (Stichting Opinie) Sivas katliamında yaşamını yitirenler için yaptığı 2010 tarihli açıklamada şöyle diyor; “Unutmamak için ölenlerin adını ezberlemeli önce. Sonra hikayelerini bilmeli. Öyle ki hikayelerini bildiğimiz zaman özlemeye başlıyoruz insanları. Hikayelerini bildiğimiz zaman unutmuyoruz onları…”

Sivas Katliamı’nda yok edilen insanlar içinde bulunan 23 yaşındaki Carina Cuanna Thuijs’te adı ve hikayesi bilinmeyenlerden (ya da çok az bilinenlerden) biri olarak Madımak’ın karanlığına gömülenlerden.

Leiden Üniversitesi Kültürel Antropoloji Bölümü son sınıf öğrencisi Carina sınıf arkadaşı Maryze Schoneveld ile birlikte hazırlayacağı “Türkiyeli Kadınlarının Aralarındaki ilişkilerin Nasıl Yapılandığı; Nelerle Uğraştıkları ve Aile içindeki Rolleri” konulu tezini hazırlamak üzere 22 Haziran 1993 günü Hollanda’nın Doetinchem kentinden Ankara’ya doğru yola koyulurken şunları yazmıştı günlüğüne; “Uzun bir sıra beklemesinden sonra uçağa binebildim ve Ankara’ya doğru havalandık. Uçakta, tek başına seyahat eden bir Türk bayanın yanına oturmuştum. Kendisi ile ara sıra biraz sohbet ettik. Tabi ki uçağın geri kalan kısmı hemen hemen Türk aileler ile doluydu. Bu manzara bana ta Schipol’de ürperti vermişti: Düşünsene, başka bir lisan konuşan, başka bir görünümde olan ve tamamen başka bir kültüre sahip olan insanların içinde geçireceğim 5 uzun ay.”

Hollanda’da tanıştığı Rahmi Sivri aracılığıyla tanıştırıldığı Sivri Ailesi’nin evinde geçireceğini düşündüğü “5 uzun ay”la ilgili ilk notlardı bunlar. 10 gün sonra bu ürpertiyi haklı çıkarırcasına “başka bir lisan konuşan, başka bir görünümde olan ve tamamen başka bir kültüre sahip olan insanlar” tarafından öldürüleceğini bilmeden yazmıştı bunları Carina.

Türkiye’de kalacağı 5 ay boyunca bir yandan tezini hazırlarken diğer yandan da TÖMER’E kaydolup Türkçesi’ni geliştirmeyi planlıyordu. Aynı katliamda aynı buruk sonu paylaşacağı Sivri Ailesi’nin 16 yaşındaki lise ikinci sınıf öğrencisi Asuman ve 19 yaşındaki Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisi Yasemin Türkiye’ye geldiği ilk günden son nefeslerini verdikleri ana kadar Carina’nın en iyi dostları oldular. Carina’yı Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne davet eden ve oraya gitmeye ikna eden de şenliklerde gösteri yapacak olan semah grubunun dasçılarından Asuman’dı.
“Akşamleyin evdeki yeğenler ile birlikte bir Kültür Merkezine gittik. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği! Bu kişi, 16. yüzyılda yaşamış önemli bir Alevi şahsiyeti imiş. Burada, gençler Asuman öncülüğünde çok hoş halk dansları (semah) gösterisi yapıyorlardı. Yeğenler beni Türkçe öğrenen ve Alevi kültürünü araştıran bir Hollandalı olarak tanıttılar. Alevilik çok önemliymiş. Bana burada Aleviler ile Sünni’ler arasındaki farkları anlattılar. Buradaki herkes, benim Alevi Kültürüne duyduğum ilgiden dolayı çok memnun olmuş görünüyordu. Önümüzdeki hafta, bir halk dansları (semah) grubu ile birlikte Sivas’ta yapılacak olan Alevi Kültür Festivali’ne gideceğim.”
26 Haziran tarihli günlük notunda bunlar yazıyordu Carina’nın. Hazırlanıldı, 8 saatlik otobüs yolculuğu sonrasında Sivas’a gidildi. 2 Temmuz günü otelin dışından gürültüler yükselirken Carina da şunları yazıyordu günlüğüne; “Dışarıda devasa ve kökten dinci grup (aşırı sağcı) bağırıp naralar atıyor. Bu binada solcu düşünür ve yazar Aziz Nesin’i saklıyorlarmış. Kendisi “Şeytan Ayetleri’ni” yayınlamak düşüncesindeymiş. Bunların hepsi nahoş şeyler. Kendimi çok zor ve sıkıntılı bir durumda hissediyorum, zira biraz sonra burada neler olacak, tahmin bile edemiyorum. Sonunda bu şehrin bir Türk kökten dinciler topluluğunun bulunduğu bir yer olduğunu öğrendim. Bir sürü sloganlar atılıyor ve bağrışmalar var. Bununla birlikte bir sürü de polis var. Fakat ben bütün bunlardan ne anlarım ki? Dışarıdan yüksek tonda bağırmalar geliyor ama ne olduğunu anlamıyorum. Bunun ile ilgili daha sonra yazacağım.”

Katliamdan sonra

Carina’nın günlüğünde yer alan son satırlar, o kalabalığın çıkardığı gürültünün onu ölüme götüreceğine dair en ufak bir tereddütü bile olmadığını gösterircesine bazı şeyleri yazmayı sonraya erteleyen satırlardı. O “sonra” hiç olmadı… Carina, 2 Temmuz günü, aralarında Asuman ve Yasemin Sivri kardeşlerin de bulunduğu 37 kişiyle Madımak’ta kül oldu.
Kızının Türkiye’de bir otelde yakılarak öldürülmesinin nedenini anlayamayan, buna bir anlam veremeyen, cesedi tümden yanmış olduğu için onu son kez göremediğinden öldüğüne inanmayan annesi 5 ay sonra Carina’nın dönüş uçağını beklemek üzere havaalanına gitti ama Carina uçaktan inmedi.
Hayat ne garip, ölüm ne ürkütücü, faşizm ne korkunç değil mi? “Başka bir lisan konuşan, başka bir görünümde olan ve tamamen başka bir kültüre sahip olan insanların” arasında “ne olduğuna bile anlam veremediği” bir son getirebiliyor insana. Carina’nın hüzün dolu öyküsünün Madımak’ta bittiği tarihten bu yana 18 yıl geçti. O gün doğan çocuklar yarın reşit olacaklar. Katiller hala cezalandırılmadığı gibi, o katillerle dolu bir toplumda yetişen çocuklar bugün ekşi sözlükte Carina’nın adına açılmış maddenin altına, şunları yazabiliyorlar; “Türkiye’deki “egzotik sosyolojik konular”a ilgi duyan bütün avrupalı kadınlar gibi çirkin olduğunu tespit etmiş olduğum kişi. eğer hayatta kalmış olsaydı, türkiye’nin geri kalmış toplumsal kesimlerinden kendine uygun erkek/erkekler bulmuş olurdu.”

Bu ülkede en çok, Sivas gibi bir katliamdan sonra yaza yaza bunları yazabilen, bunları yazmaya elleri varabilen çocuklar yetiştiren anne babaların varlığı yüzünden mücadele etmeliyiz ve bu çocukların bir gün çocuk yetiştirme ihtimali yüzünden. Çocuklarımızın yakılarak öldürülmüş bir insanın fotoğrafına bakarken buna benzer şeyler gibi yazmamasını umarak, onu ve diğerlerini unutmamak için Carina Cuanna Thuijs’in adını bilmiyorsanız bilin, hikayesini öğrenmediyseniz öğrenin istedim.

2 Comments to “18 Yıl Önce Sivas’ta 10 Kısa Gün”

  1. O korkunç olay sırasında benim bir Hollandalı arkadaşımın da (René) Madımak’ta olacağını biiyordum. Olayı televizyondan duyduğumda dehşete kapıldım. René’nin Hollanda’daki kız arkadaşını arayıp, haber alıp almadığını sordum. O da endişe içindeydi ve benden bilgi almaya çalışıyordu. Henüz cep telefonu olmadığından René’ye ulaşamıyorduk. Endişe içinde geçen saatlerde, migren krizim tuttu. Nice sonra René’nin tesadüfen olaylar başlamadan yarım saat önce otelden ayrıldığını ve kurtulduğunu öğrendim. René Carina ile tanışmıştı. Daha sonra cenazesine de gitti. Ekşi sözlükte o yazıyı yazana hiç şaşırmadım. O site, bu ülkenin aynası gibi; bir lağımı yansıtıyor.

  2. Sadece Ekşi Sözlük değil, internette pek çok mecrada, “Ama Kutsalımıza dil uzatıldı”, “Yaktık yine yakarız” diyen faşistlerle dolu bir ortamda yaşıyoruz. Bu katliamın yine yaşanmayacağının garantisi yok. Ne ilktir Madımak Katliamı ne de maalesef son olacaktır.

Leave a comment