Muhafazakâr Kürtler ve HDP: 7 Haziran Seçimlerini Hatırlamak

by Nuhat Muğurtay

Şeyh Said ve Arkadaşları http://goo.gl/aRAeDY

Nuhat Muğurtay*

7 Haziran’dan önce birçok kesim AK Parti’nin anayasayı değiştirecek güce ulaşamasa bile tek başına iktidar olabileceği kanaatindeydi. Seçimler beklenildiği gibi sonuçlanmayınca Türkiye siyasetinde 2002’den beri ilk kez bir koalisyon tartışması gündemi domine etti.  Koalisyon tartışmaları aynı zamanda bir yönetim krizi olduğunu da gözler önüne serdi. 7 Haziran sonrası siyasi partiler arası bilek güreşi bütün idari ve siyasi reform süreçlerini gündemden düşürdü. 7 Haziran 2015 genel seçimleri sonrası, AK Parti’nin çoğunluk hükümeti kuramamasına etki eden en kritik mesele  Batı ve Doğu’daki Kürt muhafazakâr seçmenlerin oy verme tercihiydi. Seçimin kaderini belirleyen muhafazakar Kürt oylarının önümüzdeki erken seçimde dikkatle kaale alınması gerekir.  Muhafazakar Kürt oyların HDP’ye kayma sebebi olarak kimi yazarlar Gezi protestolarını işaret ederken, birçok yazar ve siyasetçi Kobane olaylarının çok etkili olduğunun altını çizdi. Bütün bunlar var olan durumu kısmen açıklamakla birlikte, oldukça yetersizdir.  Aşağıda bu iki yaklaşımın analizi yapılacak ve analizdeki yetersizlikler gösterilecektir.

Öncelikle su sorunun cevabını verelim, sonuçların ardından, gerçekçi analizlerde üzerinde sıklıkla durulan Kürt muhafazakârları kimdir? Aile bağları geleneksel olan, köy kökenli, genelde tercihini sağ partilerden yana kullanan ve PKK’nin dine mesafeli olduğunu düşündüklerinden ötürü PKK ideolojisine sempati duymayan, yani sosyo-ekonomik kriterlerle anlamlandırmanın mümkün olmadığı, daha çok kültür ve gelenek kodlarıyla anlaşılabilecek bir kesimden bahsediyoruz.

Kürt muhafazakarları 2015 genel seçimlerinde oylarını daha önce politikasından tatmin olmadıkları HDP’ye yönlendirdiler. AK Parti için seçimlerin en önemli başarısızlığı, yaklaşık yüzde 5’e tekabül eden bu kesimin ve ilk defa oy veren genç kitlenin oylarını kaybetmesi oldu. HDP’nin başarısı, yüksek beklentilerin aksine, seçim kampanyasının asıl hedefi olan Batı’daki Alevi, seküler veya sol oylar değil, geniş Kürt kesimlerden ve bölgede yaşayan bir kısım Kürt Aleviler’den gelen oylar sayesinde elde edildi. Türkiyelileşme – yani kendini  Türk siyasetine onaylatma çabası – projesiyle  yola çıkan HDP, Kürt oylarının topluca kendisine kanalize olmasıyla, hem yüzde 10 seçim barajını yıktı hem de mecliste MHP ile aynı sayıda sandalye kazanacak şekilde oylarını tarihi bir şekilde artırdı.

Seçim sonuçlarına baktığımızda, MHP ve CHP dahil bütün partilerin kendi tabanlarındaki kemikleşmiş oyları açısından değişen bir tablonun olmadığını görüyoruz. Oysa, özellikle HDP ve Ak Parti seçimlere oy tabanlarını genişletmek üzere farklı hedef kitlelerini gözeterek girmişlerdi ve açığa çıkan sonuç bu partiler açısından oldukça farklı oldu. İki parti de seçim öncesi oy profillerini genişletmek üzere kampanyalarını yoğunlaştırdıkları hedef kitlelerden oy almak yerine, gözden kaçırdıkları yerlerden oy aldılar. AK Parti, kendi başlattığı barış ve çözüm sürecini ikinci plana atarak ve lider kadrolarının ve çözüm süreci aleyhindeki tutumlarıyla MHP’nin milliyetçi tabanından oy almaya çalışırken, Türkiye’nin doğusundaki ve batı metropollerindeki geniş Kürt kesimleri ve gençleri gözden kaçırdı. HDP ise seçim kampanyasında Kürt kimliği üzerinden değil ezilenler üzerinden kampanya yapması ve kendisini Batı’daki Türklere kabul ettirme çabasıyla fazlasıyla meşgulken,  doğallığında AK Parti’ye oy veren Kürt muhafazakar oyları alarak ciddi bir başarı elde etti.

Bu demek oluyor ki, her partinin ilan ettiği zafer oldukça ‘spontane’ bir zemin üzerinde yükseldi. Yani birbiriyle yarışan özneler çok farklı kasıt ve hedeflerle seçime girdiler, ama açığa çıkan sonuç her birinin tasarladığı ve hedeflediğinden farklı oldu. Daha önceki seçimlerde bu kadar spontane bir durumla karşılaşılmamıştı. Bu sonucun alınmasında etkili olan Kürt toplumu ve genç kesim ülkenin en dinamik ve siyasi bilinci yüksek seçmen tabanı olarak karşımıza çıktı.

Gazete manşeti ve foto altındaki yazı: “Diyarbekir’de idam edilen hain şeyhlerin idam sehpasındaki resimleri: mürteci şeyh said ve arkadaşları…” http://goo.gl/0hjPsQ

Bu yazı, HDP’nin başarısının altında yatan olgusal gerçeğe ilişkin tartışmalara cevap niteliğindedir. Bunun için İstanbul’un belli başlı bölgelerindeki ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki HDP-AK Parti seçim sonuçlarına 2011 ile karşılaştırmalı olarak baktık. 2012 sonunda Hükümet-İmralı görüşmelerinin kamuoyuna açıklanmasıyla ve 2013’de Abdullah Öcalan’ın Newroz konuşmasıyla ivme kazanan barış ve çözüm sürecinin iki önemli siyasi aktörü olan AK Parti ve HDP’nin aldığı sonuçlar, Türkiye’nin içinden geçtiği toplumsal dönüşüm ve değişime ilişkin fikir veriyor. Ne var ki, bu duruma analiz yapmanın değil, salt öfkeli olmanın yeterli olduğu muhalif yazar çizer takımı dünyasında yeterince değer verilmedi.

Siyasetini AK Parti muhalifliği üzerinden yapmayı tercih eden bu kesimin seçim analizlerinde, AK Parti’nin kendisi açısından yarattığı zaaflar yer almıyor.  AK Parti’nin çözüm sürecini ikinci plana atan yaklaşımından kaynaklanan hataların yanında kendi iç yapısından kaynaklanan gerilimlerin yarattığı oy kaybı ve bu anlamda Kürt muhafazakar tabanının oy verme davranışı hemen hemen hiç yer almıyor. Neredeyse her seçim sonrasında, AK Parti’ye oy veren “Doğulu”  ve “Batılı” tabanı “göbeğini kaşıyan”, “cahil”, “koyun” benzetmeleriyle niteleyen muhalif kesimler, bu kesimleri hiç bir zaman anlamak ihtiyacı hissetmedi. 2015 seçimleri sonunda ortaya çıkan tabloda bu algıyı revize etme gereği duymadılar. AK Parti’nin oylarının düşmesinde kendi siyasi rolünü gerçekte olmadığı kadar abartarak ortaya koyan bu kesimler, AK Parti tabanını resmederken kendi kafasında yarattığı sterotipleşmeye hiçbir şekilde dokunmak istemedi.  Yani Kürt muhafazakarlarının HDP’ye yönelmesi batı ve doğu’nun sinerjisi ya da Türkiyelileşmesi sonucunda değil, AK Parti’nin bugüne kadar şiar edindiği ve sadece Kürt sorununa indirgenemeyecek hedeflerden Kürt muhafazakarlarının şüphe duyması sonucunda ortaya çıktı. Öncesinde Roboski vb. birçok etkenin varlığına rağmen AK Parti’yi destekleyen muhafazakar Kürtler’in tek motivasyonu AK Parti’nin Kürt sorunu konusunda yaptığı hatalar değil, halihazırda genel  reformcu yapısının tıkanmasıdır. Bu tıkanma seçmenlere yansımış ve mevcut durum ortaya çıkmıştır.

Bunun yanında, 7 Haziran seçim sonuçları açıklandıktan sonra bazı İslami yazarlar ise saf değiştiren muhafazakar Kürtleri kast ederek ‘masum Müslüman Kürtler kandırıldı’[1] şeklinde yazılar yazdı. Bazı yazarlar ise Kürt oylarının kaymasında AK Parti’nin bir rolü olmadığını, Kürt siyasetini manipüle! eden örgütlerin AK Parti ile dindar Kürtler arasına nifak soktuğunu vurguladı.[2] Türk siyasetine sirayet etmiş ‘üsttenci’ aydın yaklaşımının toplumun zihniyet üreten merkezlerine ne kadar yayıldığını da böylece görmüş olduk. Bu üstenci-aydın diline çok fazla maruz kalan İslamcı akım liderlerinin siyasi tercihlerini farklı rasyoneller üzerinden yapan Kürt muhafazakarlarını kast ederek ‘kandırılan cahil Kürt müslümanlar’ anlamına gelecek açıklamalar yapması talihsizliktir. Seçmen davranışlarını seçmenlerin kendi gözünden değil, kendi ideolojik kabullerine göre analiz etmek senelerdir bir kısım anakım Türkiyeli solcuların düştüğü duruma düşmekle benzerlik göstermektedir.[3]

http://goo.gl/iDt0tl

Gazete manşeti: “Millete hücum ederken başları ezilen cehl ve ihtiras yılanları” http://goo.gl/iDt0tl

 

SEÇİM SONUÇLARI

Ak Parti’den HDP’ye kayan oyların etkisini anlamak için öncelikle İstanbul’daki belli başlı mahalleler ile Doğu ve Güneydoğu’ndaki tüm şehirlerde özellikle HDP’den ve AK Parti’den birbirine ve diğer partilere kayan oylara bakalım. Daha sonra bu sonuçları nedenleriyle değerlendirelim.

 İSTANBUL

İstanbul’da Kürt, muhafazakar aidiyetlerin ön plana çıktığı bazı mahallelerdeki ilçe bazında sandık sonuçlarına baktığımızda, HDP’nin oylarının Sünni Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde dramatik şekilde arttığını ve oyların bariz şekilde AK Parti’den HDP’ye kaydığını gözlemleyebiliriz.   Örneğin, Anadolu yakasında yoksul Sünni Kürtlerin görece daha yoğunlukla  yaşadığı Sancaktepe ilçesi ve  Esenyurt ilçeleri bunun en net örneğidir. Aşağıdaki tabloda görüleceği üzere, 2011 genel seçimlerinden bu yana, HDP oyları Sancaktepe’de yüzde 5’lerden yüzde 20’ye dayanmıştır. Avrupa yakasındaysa benzer bir durum Esenyurt ilçesi sandık sonuçlarında net olarak görülmektedir. Bu ilçede HDP oyları yüzde 10’dan yüzde 22’ye yükselmiştir.

Bu iki ilçede de AK Parti oylarının düşüşü ile HDP oylarının yükselişi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Aşağıdaki tablolarda görüldüğü gibi dar gelirli geleneksel Sünni Kürtlerin yaşadığı mahallelerde AK Parti’nin kaybettiği oylar HDP’yi birinci parti yapmıştır. HDP’nin İstanbul’un Kadıköy, Bakırköy ve benzeri  ilçelerindeki oy artışı genel tabloya etki edecek düzeyde değildir. Bunun yanında AK Parti’yi terk eden bir kısım oyun MHP’ye gittiği tablolardan net olarak görülebilmektedir.Screen Shot 2015-08-16 at 6.48.41 PMSancaktepe ve Esenyurt örnekleri, Güngören, Bağcılar ve Esenler hattı ile birlikte ele alınmalıdır; dar gelirli geleneksel Sünni Kürt kesimin yoğun yaşadığı ilçe ve mahallelerdeki değişimler hemen hemen birbirinin aynıdır. Gaziosmanpaşa ilçesine bağlı Karayolları mahallesi ile Küçükçekmece  ilçesine bağlı Kanarya gibi mahallelerde de benzer bir tablo vardır. Kürt siyasi çevrelerinde Küçük Kürdistan olarak adlandırılan mahallelerin oylarındaki değişimler ile bölgedeki değişimlerin neredeyse birebir aynısıdır. İstanbul’da ‘Küçük Kürdistan’ da yaşayan mahalleliyi HDP’ye oy vermeye yönelten motivasyon ile Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt bölgelerindeki (veya ‘Büyük Kürdistan’daki’) motivasyonun aynı olduğunu söyleyebiliriz.

Screen Shot 2015-08-16 at 6.48.52 PM

2011 Genel Seçim

 İstanbul’daki seçili mahallelerinden bir diğer çarpıcı sonuç,  Kürt ve Türk Alevi oylarının HDP’ye  beklenenden çok daha az kaymış olmasıdır.  Aşağıdaki tabloda, Kürt Alevilerin yoğun olarak yaşadığı ve aynı zamanda radikal sol örgütlenmelerin kitle organizasyonlarının geniş şekilde yer aldığı Maltepe ilçesine bağlı Gülsuyu ve  Gülensu mahallelerinde Kürt Alevi oylarında dramatik bir değişim görülmemektedir. Kürt muhafazakarları HDP’yi yoğun yaşadığı yerlerde birinci parti yaparken Alevi/Kürt Alevilerin yaşadığı mahallelerde CHP açık ara birinci partidir. Sünni Kürt mahallelerle karşılaştırıldığında, oylar HDP’ye daha az  kaymıştır.Screen Shot 2015-08-16 at 6.49.57 PM

 Türk Alevi seçmenin yoğun olarak yaşadığı mahallelere örnek olarak Sarıyer Hisarüstü’nde ise CHP açık ara birinciliği elinde tutmaktadır. AK Parti’den HDP’ye bir kayma görülse de dramatik bir boyutta değildir.

Screen Shot 2015-08-16 at 6.50.03 PM
Aşağıdaki bölümde, Doğu ve Güneydoğu oyları tablosunda da görüleceği gibi HDP’nin oy artışında (ve dolayısıyla AK Parti’nin oylarının azalmasında) hem mikro hem de makro ölçekte Kürt muhafazakarlarının ağırlığı ve kısmen Alevi Kürtlerin desteği açıktır. Seçim sonuçların baktığımızda görüyoruz ki Kürt yoksulları arasındaki sinerji ‘muhafazakarlık’ temelinde açığa çıkmıştır, Gezi veya sol akımlarla alakalı değildir.

Seçim sonuçlarının ertesinde siyasi denklemin değişmesi birçok etkene bağlandı. Fakat bunlar arasında en dikkat çeken analizlerden biri, 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin barajı geçmesini ve AK Parti’nin tek başına iktidar olamamasını Gezi Protestoları ile ilişkilendiren yazarlardı. AK Parti’nin düşüşü ve HDP’nin seçimlerden güçlü çıkmasını Gezi hareketine bağlayan yazarlardan  Kürt hareketi ve Gezi İsyanı’nın HDP’de buluştuğuna dair buna benzer değerlendirmeler geldi. [4] HDP’nin başarısı ülkenin Batı’sında sol ve liberal kesimde Kürt meselesine dair oluşan farkındalık olarak okundu. Bu kesimin şu ana kadar bu farkındalığa ulaşmamış olması epey dikkat çekici olmakla birlikte, görülen o ki, HDP bu kesimlerden aldığı destek yüzde 1 bile değil. Oysa, AK Parti’nin Gezi’den sonra iki önemli seçimi yine açık ara kazanmasına rağmen, HDP’nin oy artışını Kürt hareketinin Gezi ile kurduğu bağa ithaf etmek, insanın kendisini kendi kurduğu hayalin içine yerleştirmek gibidir. Sandık bazlı sonuçları incelediğimizde, HDP’nin oylarının ağırlıkla, Gezi’yle ilişkilendirilemeyecek, Sünni Kürtlerin yoğun yaşadığı mahallelerde dramatik şekilde arttığını görüyoruz. Eğer HDP’nin oyları yoksul sınıfların hareketi olmadığı çok açık olan Gezi’nin etkisiyle, ezilenler arasında bir sinerjiden dolayı artmış olsaydı,  HDP’nin toplam oyuna yansıyan dramatik artış sadece yoksul Sünni ve kısmen Alevi Kürtlerin yaşadığı yerlerde gözlemlenmezdi.[5] Tablolardan görülüyor ki, bu motivasyon Gezi ile ilişkili değildir, çünkü bu mahalleler Gezi eylemlerinde en sessiz mahallelerdi.  HDP’ye kayan oyların ezici bir çoğunluğu AK Parti ve HDP arasındaki siyasi mücadeleden gelmiştir. Dolayısıyla Geziyle alakasını kurmak olgusal olarak hatalıdır. Nitekim seçimlerde en etkili kesimlerden biri olan yoksul Kürt gençler de  Gezi hareketiyle politize olmadı. Bu kesimler için polis şiddeti Geziyle başlayan ve Geziyle biten bir mefhum değildir.

Gezi’nin yarattığı politizasyonun kısmi etkisi olsa bile bunun HDP’nin destekleyicisi olduğu barış süreciyle alakalı değil, HDP’nin barajı geçmesinin doğrudan AK Parti’nin tek başına hükümet kuramayacak olmasıyla ilgili olduğunu görebiliriz.  Barış sürecini tali plana atan ‘karşıtlık’ hukuku HDP’yi seçimlerde fazlasıyla domine etti.  Zira barış sürecine ilişkin güçlü bir destek seçim öncesi kanaatlerde yerini bulmadı. HDP’yi destekleyen sol muhaliflerin barış sürecine tepkisi,  kendi kurdukları demokrasi idealini barışa öncelemek olmuştu.[6] Aynı kesimler Öcalan’ın Newroz açıklamalarını da AK Parti’ye prim verildiğini düşünerek eleştirdiler. Bu açıklamalar silahların susmasını istiyordu. Bunun yanında sadece AK Parti işin içinde olduğu için barış sürecine ilişkin çalışmalara katılmaktan imtina eden aydınları da biliyoruz.

"şark vilayetlerimizde başlayan ve genç cumhuriyetimizi tehdid eden 'irtica' devi memleketin selametini de tehdid etmektedir." http://goo.gl/xXRmbJ

“şark vilayetlerimizde başlayan ve genç cumhuriyetimizi tehdid eden ‘irtica’ devi memleketin selametini de tehdid etmektedir.” http://goo.gl/xXRmbJ

Öte yandan, Ak Parti’nin de anlaması gereken şudur. Gezi’de, 17-25 Aralık’ta gerçekten ne olup bittiğini anlayan, zira geçmişe yönelik hafızası hala çok canlı olan ve Türkiye siyasetine gözünü Geziyle açmamış olan en önemli toplumsal grup Kürtlerdir. AK Parti’nin söylem ve icraatlarıyla bu kesimi nasıl kaybettiği üzerinde düşünmesi gerekir. Barış süreci istediğiniz zaman rafa kaldıracağınız istediğiniz zaman piyasa süreceğiniz bir siyasi başarı aracı değildir. Zira özellikle Kürt muhafazakar kesim Gezi ve 17-25 Aralık’tan sonra  AK Parti’ye oy vermeye devam etmişti. En önemli meselenin barış süreci olduğunu düşünen bu kesim Gezi’nin seçkinci ve karşıtlık üzerine kurulu muhalefetinin kuyruğuna takılmadı. Dolayısıyla gerçek bir çözüm süreci için AK Parti’nin gereken dersleri çıkarması gerekir.

Burada AK Parti’nin yaptığı konjonktürel hatalar bir yana, eğer Ergenekon davaları “Fırat’ın doğusu”nu da kapsayacak şekilde genişleyebilseydi, faili meçhul davalar sulandırılmayıp, faillerin aklandığı değil yargılandığı ve cezalandırıldığı davalara dönüşebilseydi ve en mikro düzeyde bu davalarda ciddi bir zihniyet hesaplaşması yapabilseydi bugünkü siyasi kompozisyon çok daha farklı olacaktı. Türkiye’nin reformcu güçlerinin arasında çok daha güçlü bir etkileşimden bahsedecektik. Bu sinerjideki kilit kesim yine Kürt muhafazakarları olacaktı. Fakat bunun tersine Temizöz[7] ve Çitil[8] davaları gibi birçok dava beraatla sonuçlandı. Bu durum değişik kesimlerde birçok Kürt bireyini rahatsız etti.[9]

BÖLGE SEÇİM SONUÇLARI

Farklı siyasi, ideolojik ve dini saiklerle hareket eden Kürtlerin ezici bir çoğunluğunun HDP’ye verilen oyların motivasyonunu irdelemeden önce İstanbul’dan sonra Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde 2011 ve 2015 seçimleri arasındaki oyları gösteren aşağıdaki tabloya bakalım:

StitchedNuhat

 

 

Muhafazakar ve genç Kürt oyları

Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere, sadece bu bölgelerde AK Parti’den HDP’ye 860 bin oy kaymış. HDP yeni neslin  önemli bir kısmının oyunu alarak oylarını alarak oyunu 1,5 milyon kadar arttırmıştır. Bu rakam metropollerdeki Kürt oylarıyla birlikte  HDP’ye barajı  geçirten bir rakam.

Aşağıda şehirler arasındaki dağılıma baktığımızda, güçlü aşiret yapılarının olduğu bazı şehirlerde AK Parti’nin kaybettiği oyların bire bir HDP’ye geçtiğini görüyoruz. Daha büyük, kozmopolit  illerde oylar sadece HDP’ye değil MHP’ye de kaymış.

Tabloda görüldüğü gibi HDP’nin bu seçimlerde sadece bölgeden aldığı oy 3 milyonun üzerindedir. İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya, Kocaeli ve Hatay’daki Kürt kesimlerin oy artışlarını da hesaba kattığımızda, HDP’nin  rahatlıkla barajı geçtiğini görüyoruz. Belki de HDP’nin en önemli kazanımı aslında ‘emanet oy’ lara ihtiyacı olmadan da barajı geçmesidir. Batıdaki muhafazakar oyların artışını da kattığımızda CHP veya soldan HDP’ye en fazla yüzde 0.5 oy geldiğini söyleyebiliriz bu da yaklaşık 240.000 oya tekabül ediyor.

Yukarıdaki tablonun geneline baktığımızda bölgede AK Parti’nin oylarının 859 bin azaldığını buna karşılık HDP’nin oylarının bir buçuk milyon kadar arttığını görüyoruz. AK Parti ve HDP arasında yüzdelik değişimler birbirinin neredeyse aynısı iken, HDP’nin kazandığı oy sayısının AK Parti’nin kaybettiği oy sayısının neredeyse iki katı kadar olması, HDP’nin hem  AK Parti’nin kaybettiği, hem de yeni gelen neslin veya daha önce sandığa gitmeyen seçmenin oylarını aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Örneğin, Diyarbakır’da AK Parti’nin kaybettiği yüzde ile HDP’nin kazandığı yüzde aynı olmasına rağmen, HDP, AK Parti’den aldığı oy kadar yeni gelen oyları da kendi hanesine yazdırmış. Bölgedeki diğer illerde yaşayan Kürt gençlerinin de HDP çevresinde politize olduğunu gözlemleyebiliriz. Urfa’da Ak Parti % 18 azalırken, HDP’nin %16 artması ve HDP’nin oylarının iki katına çıkması bunun örneklerinden biridir. Diyarbakır, Mardin gibi büyük şehirlerde de buna benzer bir durum var. Burada  yeni seçmenin oylarının rolü açıkça görülürken, yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandığa gitmeyenler de hesaba katılmalıdır. Bunun yanında senelerdir politikadan sıkılmış ve apolitik bir tavır benimsemiş insanların politikleşmesi de hesaba katılmalıdır.  Örneğin, Diyarbakır’da seçime katılma oranı %5, Batman’da %7, Van’da %4 oranında artmıştır.

Özellikle Kürt muhafazakar kesimler devlet ile ulusal kimlikleri arasında araç ve amaç ikilemini çok iyi kavrayan bir kesim. Bu kesim daha önce AK Parti’ye Kürt sorunun çözümü ve demokratikleşme üzerinden itibar etti. Şimdi ise yine aynı sorunlar üzerinden HDP’ye destek verilmektedir. Aslında bu hem HDP’ye hem de hem AK Parti’ye verilmiş bir mesajdır.

Bunun yanında, HDP’nin barajı aşmasının en önemli motivasyonlarından biri seçime görece daha güçlü bir parti olarak girmenin psikolojik etkisidir; HDP’nin parti programıyla yakından uzaktan ilgisi olmayan birçok Kürt kesimi bu sebeple HDP’yi tercih etti. Örneğin muhafazakar Azadi Partisi[10] 7 Haziran seçimlerinde HDP’yi destekleme kararı aldı[11].  Bunun gibi bir çok irili ufaklı kurum ve cemaat HDP’yi tercih etti. KADEP ittifaktan son anda çekilirken[12], Hüda-Par[13] ve Tevger[14] çevresi ise HDP ittifakına dahil olmadılar.

Şeyh Said'in Yakalanması http://goo.gl/A5kH7J

Şeyh Said’in Yakalanması http://goo.gl/A5kH7J

Kürt muhafazakârları medreseler kapatıldığından beri kendi kamuoyu iletişim araçlarını yönlendirecek aydınları yetiştiremediklerinden ve sınırlı iletişim kanallarından dolayı kamuoyu ile iletişim kanalı olarak seçim sandığını kullanagelmişlerdir. Bunu kısaca açıklayalım; yeni cumhuriyet hem Müslüman hem de Kürt kimliğini siyasi olarak sahiplenen kesimlerin üzerinden buldozer gibi geçince muhafazakar Kürt toplumun siyasi hafızası toprağa gömüldüğü gibi Kürt toplumu bu hafızayı güncelleyecek geleneksel aydın kesiminden de  yoksun kaldı.  Daha önce var olan medrese ehli geleneksel aydınlar Kürtlerin siyasi olarak kamuoyu ile iletişim kurmasının en önemli sac ayağını oluşturuyordu.[15] Diğer taraftan Türkiye’de sol akımların güçlenmesiyle birlikte sol akımlardan etkilenen Kürt gençliği  basın yayın, propaganda ve siyasi faaliyetlerini fazlasıyla üstlendi. Bölgede Kürt sorunu eksenli siyaseten yapan sol gruplar kamuoyu ile yukarıda bahsi geçen bir çok kanal üzerinden iletişim kurabiliyordu. Fakat muhafazakar Kürtler yaşadıkları çifte travma itibariyle çok uzun bir süre kendisini toplarlayamadı ve kamuoyu ile iletişim kanalı kuramadı. Bu durum bugün hala geçerlidir. Bugün Said-i Nursi ekolünden Nurcular ve çok az tabanı olan Azadi gibi İslami partiler dışında  muhafazakar Kürtlerin kamuoyu ile iletişim kuran ve kendisini temsil eden bir aydın kesimi, basın yayın organı vb gibi araçlar hala mevcut değildir.  Bu yüzden muhafazakar Kürtler çok uzun zamandır sandığı kamuoyu ile iletişim kanalı olarak kullanagelmişlerdir. Bu seçimle de kamuoyu ile iletişim kurdular ve ‘hain’, ‘makarnacı’, ‘kömürcü’ gibi sıfatları kendilerine uygun gören Türk ve Kürt seçkinlerine şah çektiler. Eğer seçim sonuçlarını bir iletişim kanalı olarak kullanacaksak, bu seçimde aslında Kürt muhafazakârların AK Parti ve HDP’ye,  bir kısım Kürt Alevilerin ise CHP’ye bir mesaj yolladığını söyleyebiliriz. Kürt muhafazakar oylar Urfa ve Adıyaman gibi bölgelerde AK Parti’yi yine birinci parti yaparken, HDP’nin aynı illerde iyi bir çıkış yapmasını sağladı. Bölge’nin önemli bir kısmında ise HDP açık ara birinci parti oldu.

Her ne kadar muhafazakar Kürt oylar seçimin rengini belirlemişse de,  ‘muhafazakâr Kürtler tercihlerini HDP’den yana kullandı’ savı sadece ‘kısmi’ bir gerçekliği yansıtmaktadır. Ak Parti’nin Kürtleri artık temsil etmediği gerçeği ortaya çıktı’ yorumu da çok erken bir yorum. Bu kadar dinamik bir kitle bir anda bütün tabloyu değiştirebilir. Özellikle Kürt muhafazakarların yoğun yaşadığı illerde, oylar henüz HDP’de konsolide olmuş değil.  Her ne kadar durum böyle olsa da muhafazakar Kürtlerin tercihlerini belirleyen etkenler hala mevcuttur. Yani çözüm süreci rafa kalkmış, AK Parti demokratik reformlardan uzaklaşmış, Rojava hala gündemde ve yüzde barajı hala yerindedir. Bu durumda önümüzdeki muhtemel erken seçimlerde vaziyetin dramatik bir şekilde değişeceğini beklemek hatadır.

Kürt Alevi Oyları

Bu bölümde Alevi Kürt oylarının HDP’ye etkisini analiz edeceğiz. Sanıldığının aksine gerek Alevi Kürt oyları gerekse de Alevi Türk oyları HDP’nin genel oy havuzunda az yer kaplamaktadır. Dersim’deki sol ittifak sayesinde, AK Parti yüzde 12 oy kaybederken,  HDP’nin oyları yüzde 37 artmış. Dersim bölgede Kürt Alevi oylarının renk değiştirdiğini gösteren en somut  yerel örnek. Adıyaman ve Malatya ise bu eğilimin nispi olarak gözlemlendiği yerlerdir. Adıyaman’da AK Parti oyları yüzde 9 azalırken, HDP’nin oyunu yüzde 16 arttırdığı görülüyor. Yani HDP bir kısım eski AK Parti oylarını alırken, hem genç oylar hem de CHP’den gelen Kürt Alevi oylarını hanesine eklemiş. Adıyaman’da CHP’ye oy veren Aleviler’in bir kısmının bu seçimde HDP’yi tercih ettiğini görüyoruz. Bunun en önemli göstergesi CHP’nin yaşadığı oy kaybıdır;  CHP’nin kaybettiği yüzde 5’lik oyun HDP’ye gittiği görülüyor. Gençlerin oylarını da hesaba kattığımızda HDP’nin Adıyaman’daki oy artışının makul bir izahına ulaşmış oluyoruz. Sonuç olarak,  Kürt Alevi seçmene baktığımızda, her ne kadar Dersim’de bariz bir HDP hakimiyeti oluşmuşsa da, bu durumu Adıyaman ve  Malatya’daki Kürt Alevi seçmende gözlemlemek çok zor.

Seyit Rıza'nın yakalanışı http://goo.gl/aeKL2B

Seyit Rıza’nın yakalanışı http://goo.gl/aeKL2B

Ayrıca, HDP’nin  genel oy artışını açıklamada Kürt Alevilerin rolünü saptamak için metropollerdeki bazı mahallelerdeki oy değişimlerini yukarıdaki analiz etmiştik. Bölgedeki Kürt Alevi oylarının artışına bakarak Türkiye için bir genelleme yapmak son derece zor. İstanbul’daki Maltepe-Gülensu, Gazi Mahallesi gibi Alevi Kürtlerin yoğun yaşadığı mahallelerde HDP oyunu arttırmasına rağmen, oylar hala CHP’de konsolide olmuş vaziyettedir. Türk Alevilerin yoğun yaşadığı Hisarüstü mahallesinde de benzer bir durum söz konusundur. Yani 7 Haziran seçimlerinde Dersim ili ve kısmen Malatya ve Adıyaman haricinde seçimlerde genel olarak Aleviler’in siyasi tercihlerinde bir kırılma gerçekleşmemiştir.

Önemli İller

HDP zaten birinci parti olduğu illerdeki oy oranını çok belirgin bir biçimde arttırdı. Aynı zamanda, Adıyaman, Urfa, Elazığ ve Erzurum gibi AK Parti’nin geleneksel olarak birinci parti olduğu şehirlerde HDP daha önce hiçbir şekilde alamadığı oy oranını bu seçimlerde almış oldu. Her ne kadar Kürt muhafazakarlarının önemli bir bölümü –Kürt Hareketi’nin güçlü olduğu bölgelerde- tercihlerini büyük ölçüde HDP’den yana kullanmışsa da, bu durum ‘AK Parti artık bu bölgeden destek almıyor’ anlamına da gelmiyor. Yukarıda sayılan şehirlerde AK Parti’nin hala açık ara birinci parti olduğu görülüyor.

Erzurum senelerdir MHP’nin oy depolarından biriydi.  Fakat, AK Parti kurulduğundan bu yana seçmenleri büyük ölçüde kendisine kazandırmıştı. Şimdi ise AK Parti % 17 azalırken, HDP’nin oyu % 9,5 artmış. MHP’nin oyunun ise %9 kadar arttığını gözlemliyoruz.  AK Parti oyları HDP ve MHP arasında bölüşülmüş.

Elazığ’da ise AK Parti’nin oylarının MHP ve HDP’ye kaydığı, aynı şekilde CHP’nin oylarının önemli bir kısmının da HDP’ye kaydığı gözlemleniyor. HDP, 2015 seçimlerinde ilk defa aday gösterdiği Elazığ’da aldığı oyların tamamı olan yüzde 15’i her iki partiden de almış.

Iğdır,  MHP ve HDP’nin neredeyse her seçimde başa baş gittiği nevi şahsına münhasır bir şehir. Azeri kesim genelde MHP’yi tercih ederken, Kürt kesimi BDP’yi tercih ediyordu. Bu seçimlerde HDP Azeri aday gösterdiği için denklem değişmiş oldu.  AK Parti’nin oyları yüzde 17 azalırken, HDP’nin oyu yüzde 25 arttı. MHP ise yüzde 7 oy kaybına uğradı. AK Parti ve MHP oylarının HDP’ye kaymış olmasının en önemli sebebi olarak HDP’nin Azeri adayı Kıznaz Türkeli’nin seçim performansı görüyoruz.

Malatya’da AK Parti yüzde 9 kadar azalmış. Bunun yüzde 3’lük kısmının MHP’ye gittiği görülüyor. CHP’nin ise oyu yine yüzde 3 azalırken, HDP’nin oyunun yüzde 7 arttığı görülüyor. Burada HDP’nin, AK Parti’ye ve CHP’ye oy veren Alevi Kürtlerden oy aldığı gözlemleniyor.

Antep, Adıyaman, Malatya ve Erzurum gibi şehirlerdeki sonuçlara baktığımızda bu şehirlerin benzer siyasi sosyolojilere sahip olduğunu ve siyasi tercihlerin oldukça dinamik olduğunu görüyoruz. Partiler arası geçişkenlik azımsanmayacak derecede fazladır. Örneğin Diyarbakır, Mardin gibi Kürt hareketinin güçlü olduğu bölgelerde geçiş AK Parti ve HDP arasında olurken, Adıyaman, Elazığ, Malatya, Erzurum, Iğdır gibi illerde farklı partiler arasında daha esnek geçişler olmuştur. Bu şehirlerde, ideolojik aidiyetlerin, konjonktürel tercihleri kör edecek kadar katı olmadığını,  konjonktürel  değişim dönüşümlerin bir anda bu bölgedeki seçmen dinamiğini etkilediğini görüyoruz. Dolayısıyla, tercihlerini katı bir ideolojik tutumla değil, son derece rasyonel yapan bir tabandan bahsediyoruz.

Buradan anlaşılan şu ki, bu bölgelerdeki seçmen tercihleri ile ilgili, partilerin ‘sandalye koysan seçilir’  gibi bir yaklaşımla hareket ettiklerinde başarısız olacakları sonucuna ulaşıyoruz. Belki de bu yörelerdeki vatandaşlar tam da yönetilebilir olmadıkları için bunca zaman devletin hedefi haline geldiler.

“Türkiyelileşme”nin Etkisi ve Emanet/Lütfedilmiş Oylar

Seçim sonuçlarının açıklandığı akşam aceleci bir şekilde CHP’den HDP’ye giden ‘emanet oylar’ üzerinde duruldu. Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder ilk açıklamalarında ‘emanet oyların’ bilincinde oldukları vurgusunu yaptılar.[16] Sonrasında CHP’den gelen ‘emanet oyların’ aslında o kadar da yüksek olmadığı, eğer emanet oy varsa, bu oyların muhafazakâr Kürt kesimlerden geldiği anlaşıldı. KCK Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Mustafa Karasu’nun Med Nuçe TV’de katıldığı programda ‘emanet oylar filan yoktur, HDP’liler de bunu yanlış değerlendiriyor’ açıklamasından sonra  Demirtaş ‘emanet oy’ açıklamasını ‘biz emanet oylarla barajı aşmış değiliz’[17] diyerek inceden bir düzeltme yaptı. Seçim istatistik ve analizlerinin ortalığa saçılmasıyla birlikte, seçim öncesi HDP’yi AK Parti karşıtlığı siyaseti doğrultusunda araçsallaştıran kesimlerden bu duruma fazlaca itiraz gelemedi. Ancak, HDP’ye ‘ayar veren’ dil yine de devam etti. Örneğin meclis başkanlığı seçimlerinde Hakan Aksay T24’te HDP milletvekillilerinin ‘zafer sarhoşluğuyla’ Kürtçe yemin etmeye kalkışmaması konusunda uyardı.[18] Bebek, Etiler ve Nişantaşı gibi İstanbul’un seçkin mahallelerinden HDP’ye giden oylar, bir Kürt mahallesine asla sayfalarında yer vermeyecek olan Hürriyet gazetesi Pazar eki tarafından keyifli bir haber olarak ele alındı [19]

Öte yandan, HDP’ye giden ‘beyaz Türk’ oylarını abartan sadece ana akım seçkinci medyası değildi. Takvim ve Akit gibi gazeteler de, bu kesimlerin HDP’ye verdiği oyları alışıldık nefret diline sığınarak gazete manşetlerine taşıdılar. [20]

Oysa, HDP’nin  oy istatistiklerine bakan hemen hemen herkes geçici bir şaşkınlık içerisindeydi. Batıdan gelmesi planlanan ve HDP’ye barajı geçirtecek ‘emanet oylar’ piyasada yoktu. Tam tersine, bölgeden ve metropollerde Kürtlerin yoğun yaşadığı yerlerden gelen oylar barajı geçmede çok daha etkili olmuştu. Yukarıdaki  tabloda net olarak görülmektedir. Şu anda gerek Öcalan gerekse de Kürt siyasetindeki diğer aktörlerin seçim sonuçlarına bakarak şaşırdıklarını tahmin etmek güç değil. Çünkü Öcalan, Türkiyelileşme vurgusunu genel olarak sol-demokrat siyaset üzerinden yaparken, muhafazakâr Kürtleri bu çizgiye çekme üzerinden tasarladı.  Fakat oy dağılımına baktığımızda hedeflenen sol kesimden ve her kesimden yoksullardan ziyade ‘Türkiyelileşme’ söyleminin etkisi çok az olmakla birlikte, Kürt muhafazakar kesimden gelen “Kürdi” oyların etkisinin karşılaştırılamayacak kadar fazla olduğu görülmektedir. Oy dağılımına baktığımızda,  HDP’nin algıladığı tarzda bir Türkiyelileşme’nin ortaya çıkıp çıkmayacağı konusunda iyimser olmamızı gerektirecek veriler mevcut değil. ‘Sol’ üzerinden yapılan bir Türkiyelileşme ve toplumsal barış tahayyülünün reel politikte bir karşılığı olmadığını gözlemlemiş olduk. Türkiyelileşme, Kürtlerin kendilerini Türkiye soluna kabul ettirmesiyle değil, devletin ve seçkinci zihniyetin kendini reforme ederek kendisini Kürtlere kanıtlamasıyla daha sağlam, demokrat ve simetrik bir zemine oturabilir. Bu şekilde taraflar kendilerini karşılıklı bir şekilde reforme eder ve barış daha sağlam bir zeminde yükselir.

SONUÇ

Kürt oylarının HDP’de konsolide olması ve HDP’nin %13 gibi tarihsel bir oy oranına sahip olması, Kürt muhafazakarların PKK çizgisiyle gerilimli ilişkilerini ikinci plana iterek, Kürtlerin müzakere masasında bir bütün olarak ellerini güçlendirme motivasyonuyla hareket ettiğini gösterdi bize. Sonuç itibarıyla, Ak Parti’nin seçim öncesi politikalarından anlaşılan odur ki masada Kürtler adına HDP’nin eli Kürt Hareketi içerisinde daha da güçlendi.  12 Eylül rejiminin Kürt siyasi partilerini meclise sokmamak için kullanıma soktuğu yüzde 10 barajının “yıkılması”yla 12 Eylül rejimi ciddi bir krize girmiş oldu fakat 12 Eylül rejiminin kalıntısı milletvekili yemini hala duruyor. Ak Parti’nin özellikle bölgedeki adaylarla ilgili yaptığı korkunç hatalar da Kürtlerin birlik algısını güçlendirdi.  Çözüm sürecinin baş aktörleri, AK Parti ve Kürt Hareketi ihtiyatlı bir dil tutturmak yerine karşılıklı düşmanlık hukuku üzerinden hareket etti ve güç savaşını tercih ettiler. Bundan en çok etkilenen de şüphesiz çözüm süreci oldu.Bu durum ileride HDP ile KCK arasında konjonktürel gerilimlere sebep olabilir. Öcalan’ın bu noktada uzlaşı merkezi olarak araya girmesi muhtemeldir.

*Boğaziçi Üniversitesi, Felsefe, Yüksek Lisans

Not: Yazıya en az benim kadar emek veren, yazının analitik muhtevasını derinleştiren Azad Alik editörü Özge Genç’e, editörler Emine Deniz ve Ayda Erbal’a teşekkür ederim. Ayrıca yazının Osmanlıca görselleri ve çevirileri için @muskilpesend ve @levent’e müteşekkiriz.

[1] http://www.ihsansenocak.com/sarikli-sosyalistler-ve-musluman-kurtler/

[2] http://setav.org/tr/hdpye-giden-oylar-ak-parti-soyleminden-dolayi-degil/yorum/22987

[3] Nitekim Erdoğan da Kürtlerin samimi masum duygularının manipüle edildiğini söylemekte, bir nevi kandırıldığını ima etmektedir. http://www.ensonhaber.com/cumhurbaskani-erdogan-kurt-kardeslerime-sesleniyorum-2015-08-15.html

[4] Nilüfer Göle ile röportaj, 14 Haziran 2015, Cumhuriyet gazetesi http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/298723/Muhafazakar__islamci__AKP_li_esitligi_kiriliyor.html

Onur Günay, Evrensel, http://www.evrensel.net/haber/115233/7-haziranin-hakikati

Buket Türmen, Open Democracy, https://www.opendemocracy.net/buket-türkmen/from-gezi-park-to-turkey’s-transformed-political-landscape

[5] Örneğin Kâğıthane’de yoksul Sünni Türk kesimin yaşadığı Gültepe Mahallesi’nde HDP’nin oyu çok az artarken, Kürtlerin yoğun yaşadığı mahallelerde ise nispi olarak daha fazla arttığı gözlemleniyor. İstanbul’un birçok bölgesinde benzer mahalleler nezdinde modellemeler yapılabilir. ‘Gezi üzerinden yükselen kent yoksullarının sinerjisi HDP’de karşılığını bulmuştur’ tezinin bir karşılığı yoktur.

[6] http://www.radikal.com.tr/turkiye/baris_icin_demokrasi_baris_icin_111_imza-1132365

[7] http://bianet.org/bianet/insan-haklari/165434-savci-jitem-davasinda-beraat-istedi

[8] http://failibelli.org/davalar/musa-citil-davasi/, ayrıca AİHM’de mahkum olan Musa Çitil Yüksek Askeri Şura’da tümgeneralliğe terfi etti.

[9] http://www.sondakika.com/haber/haber-hdp-li-danis-akp-askeri-vesayetle-ortaklasti-7497205/

[10] İslami Kürt oluşum.

[11] http://www.timeturk.com/cemaatlerin-7-haziran-tercihi-ne-olacak/haber-11209

[12] http://www.milliyet.com.tr/kadep-hdp-ile-ittifaktan-son-anda-cekildi-diyarbakir-yerelhaber-676869/

[13] Hür Dava Partisi, kamuoyunda Kürt Hizbullah’ına yakınlığıyla biliniyor.

[14] Türkiye’de Barzani çizgisinde siyaset yürüten gençlik örgütü.

[15] Burada aydın denildiğinde bir akademik ünvana sahip, bir gazetede yazan ya da bilgi üretim işini profesyonel olarak yapan bireyden değil, Kürt toplumuna ve köy kültürüne özgü olan medrese mezunu Kürtçe, Arapça ve Osmanlıca’ya hakim, İslam ilimlerini iyi bilen, doğa bilimlerini sınırlı olarak okuyan ve Kürt toplumunda bilgiyi ve okuma-yazmayı koordine eden insanlar anlaşılmalıdır.  Cumhuriyet sonrasında medreseler büyük darbe aldı. Kürtlerin medrese geleneği ve hafızası yok olmaya yüz tuttu. Muhafazakar Kürtlerin arasında medrese özlemi hala canlıdır. Kürdistani/Kürdi çizgide olan Nurcu gruplar esas hedeflerinin Medreset-ül Zehra’yı  kurmak olduğunu vurgularlar.

[16] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/secim_2015/293796/Demirtas__Baskanlik_tartismasi_bitmistir.html

[17] http://www.ozgur-gundem.com/haber/135993/provokasyonlari-bosa-cikardik-ama-bedelleri-agir-oldu-yenilendi

[18] http://m.t24.com.tr/yazarlar/hakan-aksay/secim-sonrasi-hdp1-firsatlar-ve-sikintilar,12170

[19] http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/29274725.asp

[20] http://www.yeniakit.com.tr/haber/biji-etiler-biji-nisantasi-73510.html ve http://www.takvim.com.tr/guncel/2015/06/12/biji-sampanya

10 Responses to “Muhafazakâr Kürtler ve HDP: 7 Haziran Seçimlerini Hatırlamak”

  1. bu kapsamlı, öğretici yazı için teşekkür ederim. ancak okurken aklıma takılan bir şeyi paylaşmak istiyorum. kanımca, akp’nin gerçek bir çözüm süreci için hevesli olduğu varsayımınızın doğruluğu su götürür. sadece 24 temmuzdan sonraki performansı ile değil öncesinde de akpnin, kürtlerin arzu ettiği türden bir çözüm sürecine hiçbir şekilde yanaşmadığını sanıyorum. sunduğunuz aynı verilerle sizin tezinizin tersi de iddia edilemez mi? mesela, kürt muhafazakarlarının hdp’ye kaymasında, akp’nin çözüm sürecini salt kendi yönetsel tasarımına yontması, çözüm sürecinin asıl sahibinin erdoğan olmadığını fark etmeleri, vb etkili olmuş olamaz mı? bu sorular elbette kürt sorununa ya da türkiyede topluma siyasete vb nasıl, hangi öncüllerle baktığımızla ilişkili. türkiyede sol siyasetin öznesi değil, keşke olabilseydi ama mevcut haliyle bu imkansız. sadece elitler kesimindeki solcuları sol olarak kabul edeceksek, ben ve benim gibi başka “solcular” da kendisini orada görmediğini söyleyecektir. bunların ötesinde, bu çalışmanız, kürt hareketinin sosyolojisi ve oradan devşirilebilecek başka siyasi analizler, tartışmalar için önemli bir veri seti sunuyor, elinize sağlık…

  2. Gülseren Hanım, değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Yazıda hem kendi çevremde olan hem de toplum içerisinde gözlemlediğim muhafazakar Kürt kesmin davranışını analiz etmeye çalıştım. Objektif olarak AKP’nin gerçekten bir barış süreci ajandasına sahip olup olmamasından bağımsız olarak muhafazakar Kürtlerin algısı AKP konusunda müspetti. AKP’nin reformcu yönünün öne çıkması bu kesmi uzun bir süre AKP saflarında tuttu. Fakat an itibariyle bu bakış açıları değişmiştir. Bu durum hepimizin ideolojik pozisyonundan bağımsız bir veridir.Ben yazıda AKP’nin hakikatine dair açıklamalar yapmadım. AKP’nin gerçekte bir ajandasının olup olmadığı yazının ana konusunu oluşturmuyor.

  3. Zihin açıcı bulduğum ve katıldığım pek çok detaya rağmen sadece muhafazakar Kürtleri dert edinmiş bir yazı olarak görüyorum.

  4. Evet Gökhan Bey, sizin yaptığınız eleştiriyi başkalarından da aldım. Her ne kadar muhafazakar Kürtleri merkeze alan bir yazı yazdıysam da, Alevileri de söz konusu ettim. ‘Sadece’ muhafazakar Kürtleri ele aldığım söylenemez ama büyük ölçüde onlar üzerinden gittim. Yazının esas konusunu muhafazakar Kürtler oluşturuyor. Çünkü seçimin kaderini belirleyenler muhafazakar Kürtlerdir.

  5. Batı’dan ve soldan gelen oy oranlarını fevkalade önemsiz gösteren yorumlar, bilimsel etik açısından hatalı. Madem muhafazakar Kürt oyları değişken ve gezen bir karaktere sahip, o zaman önemsiz addedilen, ancak (artık) konsolide olduğu her araştırmada ortaya çıkan “Gayrı-Kürt + Gayrı-Muhafazakar” oylar asıl HDP’nin baraj-üstünde olmasını/kalmasını sağlayan ’emniyet sübabı’ işlevi görüyor. S.S.Ö ve S.D.’nin teşekkür söylemleri doğruydu. KCK (+iktidar) üstenci ve feodal ‘analiz’ yapıyor…

  6. Mert Bey, burada Batı’dan ve Soldan gelen oyların toplan içerisindeki ne kadarlık bir yer tuttuğunu da az çok hesapladık. Buradaki sorun Batı’dan gelen oyları önemsiz göstermekten ziyade, HDP’ye destek veren sol kesimin ‘Kürt Muhafazakarlarının’ önemini görememiş olmalarıdır. Bu yazı bunun ne kadar önemli olduğunu göstermek içindir aynı zamanda. Tam tersine HDP’yi destekleyen sol kesimlerin ‘önemsizleştirdikleri’ muhafazakar kesmin davranışını öne çıkarmaya çalıştık. Burada etik bir sorun olduğunu düşünmüyorum.

  7. Hayır, Batı’dan gelen analizlerde Kürt muhafazakarlarının ana etken/majör belirleyici gücü önemsizleştirilmedi. Zaten seçim sonuç aritmetiği ve TR sosyolojisi ‘ortada’. Eğer TR’de HDP’yi %6’lardan %13’lere salt aykırı şehir protest potansiyeli ile taşıyabilecek bir ‘damar’ olsaydı, bugünkü TR ‘böyle’ olmazdı:-)

  8. bence bu makalede 7 haziran seçimleri, islamcı bir pozisyondan bakarak analiz ediliyor. islamcılık da kemalizm gibi yahut sosyalizm gibi modern bir ideoloji tabi -saygı duyuyorum. analizle ilgili ise çok sayıdaki itirazımı es geçip temel olanı dillendirmek isterim: kürtlerin yada türklerin çoğunluğunun müslüman hatta muhafazakar olması onları otomatikman islamcı yapmaz, yapmadı da. (bütün türkler türkçü olmadığı gibi bütün müslümanlar da İslamcı olmak zorunda değil.) bu analiz çerçevesinde sanki kürt muhafazakarlar İslamcı bir partinin doğal seçmeni gibi görülüyor. akp de genel olarak tam da aynı hatayı yapıyor. hdp’ye kayan oylar ise akp’nin İslamcı bir proje üzerinden şekillendirmek istediği toplum nezdinde kobani ve gezi ile birlikte bu projenin ne kadar dışlayıcı olduğunun farkedilmesi idi sanırım. sonuçta kobani’de iktidar selefi grupları müslüman kürt “kardeşlerine” tercih etti; elitist bulduğunuz Gezi’de de sokakta yoksul ailelerden gelen alevi gençleri vurdu. sonuç olarak bu analizinde üstüne dayandığı “fatih harbiye” karşıtlığını temel alan paradigma büyük oranda çatladı gibi gönüyor. özetle 7 haziran’da türkiye’de bir partinin oy kaybetmesinin ötesinde BİR ŞEYLER oldu, oluyor. ki bence kafa saymak bu ve önümüzdeki seçimleri anlamlandırmak için fazlasıyla kifayetsiz kalıyor.

  9. 1 Kasım 2015 itibarı ile, ödünç oyların HDP içıin ‘kıymeti’, şimdi daha net anlaşılmıştır.

Trackbacks

Leave a comment